ORTA DOĞU’DA KADINLAR FUNDAMENTALİZM VE FEMİNİZM
Yerel seçimlerin yaklaştığı Türkiye gündeminde Suudi Arabistan yerel seçimlerinden bahsedesim geldi. Sonra dedim ki başlığa Orta Doğu’yla başlayayım. Malumunuz şu an Orta Doğu karışık. İsrail-Filistin savaşının gösterildiği Orta Doğu’da neredeyse bütün BM Üyeleri var. Hele ki onlardan biri var ki adına sarı ırk denilen insanlar gelecekte bütün İslam âleminin baş belası olacak. Tabi bunlar bugünkü konularımız değil. Evet. Başlıkta kalmıştık. Sonra dedim ki afili bir kelime bulayım ve yanına da feminizmi yapıştırayım. Bunu gören her kesimden Türkçe bilen kişilerde merak uyandıran bir başlık olur dedim. Başlığın kısa hikayesinden sonra konu Suudi Arabistan’la ilişkili oldu mu bu defa da din düşmanı kişileri de etrafında toplar dedim ve başladım bildiklerimi yazıya dökmeye…
İbn Suud El Ahsa Katif Dominyonları ve Hicaz ile Necid Krallıkları 1932’de Suudi Arabistan Krallığını kurdu. İsminden de anlaşıldığı gibi Krallık. Fakat Şeri-i bir Krallık. Devlet iki koldan yönetiliyor diyebiliriz. Bir tarafta Ulema diğer tarafta Umera. Detayları Suudi Arabistan'da Din ve Devlet yazısında gelecektir. Bizim üzerinde duracağımız yukarıdaki başlık.
Bu Ülkede Siyasi partiler yoktur. Bu yüzden genel seçim de yapılmamakta. Haber yerel seçimlerle ilgili. BBC haberinde şöyle bir haber vardı. Suudi Arabistan’da kadınlar ilk kez oy kullanıyor! (1) Bu haber yapıldığında yıl 2015. Kuruluşundan günümüze pek seçimin yapılmadığı Suudi Arabistan 1965-2005 yılları arasında hiç seçim yapmamakla birlikte üçüncü seçimi olacaktı. Suudi Arabistan tarihinde kadınlar ilk kez hem aday hem de seçmen olarak belediye seçimlerine katıldı. 5398 erkek 978 kadın yerel seçimlerde adaylığını koydu. Kadın seçmenler bir paravan arkasından seçmenlerine seslendi. Seçmen olarak da 1 milyon 350 bine yakın erkek 130 bin de kadın oy kullanmak için kayıt yaptı.
Dini fundamentalistler, toplumsal cinsiyeti dinen getirilmiş bir ayrım olarak görürler ve böylece, sosyal ve siyasi örgütlenme için gerekli bir özellik olarak ele alıyorlar. Dolayısıyla ataerkil yapılar erkeklerin liderliği doğal ve istenilen bir durum olarak görülür. Kadınların açık gezinememesi, kadınların toplu alanda çalışamaması, kadınların sadece çocuklarına bakması ve hatta kadınların cinsel objeden başka bir şekilde görülmemesi aslında bŞeriatın ne kadar yanlış yorumlandığını gösteriyor. Oysaki Kur’an’daki her şey gerçekten okunmuş olsaydı ve farklı niyetlerle yorumlanmamış olsaydı İslamiyet’te Kadının Kutsallığı, Kadının varlığı ile ilgili çok güzel şeyler görecektik. Özellikle buradan İslam’ı kullanıp çoklu evlilik yapan ırz düşmanlarına ve onların tuzağına düşen Hanımefendilere seslenmek istiyorum. İslam’da fıkhında ne kadar da dört eş helaldir dense de erkek için hayırlı olan bir eştir. Bunu sapık zihniyetlerinize alet etmeyin lütfen bunu.
Orta Doğu çoğunluğu Müslüman devletlerden oluşan stratejik bir bölgedir. Suudi Arabistan’daki bu gelişme Orta Doğu için güzel bir gelişmedir. Diğer ülkelerde Kadının ben de varım demesi için büyük bir fırsattır aslında. Yıllardır geriden gelen Orta Doğu ülkeleri umarım en kısa süre de Kadın’ın değerini anlar ve Kadın üzerindeki baskıyı zulümü işkenceyi sona erdirir. Çünkü sürekli haberlerde gördüğümüz “Kadın Yasak İlişkiye Girdiği İçin Kırbaçlandı”, “Kadın kocasına karşı geldiği için öldürüldü.” Ve “Kadın babasının abisinin zorla dayattığı evlilikten kaçtığı için infaz edildi” bunlar gibi daha birçok haber, ne kadar tüyler ürpertici öyle değil mi?
İlk zamanlarda modern ideolojilere alternatif olan Fundamentalizm hareketi kökten dinciliği savunur. Fundamentalizm (Köktendincilik); dinin esas temellerine dönüşe dayalı, üyeleri tarafından Kuran, İncil, Tevrat gibi kutsal kitapların yorumlandığı ve bu yorumlamaya koşulsuz itaatin zorunlu olduğu, bireylerinin çoğunlukla bu sınırlı yaşamın olduğu dünyaya bir amaç uğruna getirildiği ve Tanrı tarafından seçilmiş, özel kişiler olduklarına inandıkları dünya görüşüne verilen isimdir. (2) Laiklik karşıtı bir bakış açısına sahiptir, Bu görüşte kadının sadece özel alanda, erkeklerin ise kamusal alanda olması gerektiğidir. Bunun kalıntısı olarak da kadının yöneticilik veya müdürlük gibi pozisyonlarında yer edinemeyeceğini düşünen, kadını sürekli özel alan da görmek istediklerini ve kadınların ne kadar pasif kalması gerektiğini de bu düşünceleri ile belli ediyor. Funda
Feminizm hangi yolla olursa olsun, kadının sosyal rolünü geliştirmeye ilişkin bir ideolojidir. Kadının her işi yapabileceğine inanır. Dolayısıyla ilk temaları toplumun cinsiyet eşitsizliğiyle karakterize edilebileceği; ikinci olarak erkek iktidarını yansıtan zihniyetinin yıkılabileceğini ve yıkılması gerektiğiydi. Feministler ise genellikle toplumsal cinsiyeti biyolojik ve kaldırılamaz cinsiyet ayrımlarının aksine kültürel veya siyasi ayrım olarak görürler. Dolayısıyla cinsiyet ayrımını erkeğin gücünü dışa vurma biçimi olarak görür.
Bu ideolojiye göre, Kadınlar, varoluşlarından itibaren kutsal ve öncüdürler. Geçmişe gidecek olursak ilk kabile yaşamında bile erkeklerin yeteneklerinin farkında olmamasına rağmen kadın hep kutsal ve doğurgan bir varlık olarak görmüşlerdir. Toplayıcılıkla başlayan kadın hayatı sürekli bir şeyler bulma ve sürekli arayışlar içinde olmasıyla kadının her alana hâkim olduğunu fakat erkeğin sadece avcılıkla uğraşmaları ve güvenlikle ilgili olan alanda var oldukları görülüyor. Peki, Kadın nasıl olur da günümüzde dini kurallar ile yönetilen ülkelerde ve ülkemizde bu kadar geri plana atıldı?
Erkek, Kadınla girdiği ilişki sonucunda yeni bir insanın doğduğunu fark edince yavaş yavaş kadına sahiplenme duygusu arttı. Yerleşik hayata geçişle birlikte Kadın bir eşya gibi benim, benim kadınım denilerek bir eve hapsedildi ve yerleşik hayatla birlikte Kadının Köleleşmesi başladı. Böylelikle süregelen düzen bir anda bozuldu. Bu düzeni tekrardan sağlayabilmek için çaba gösteren feminizm kadın lehine bir konum aldılar. Bunlar Feminizmin ön görüleridir.
Dindeki Kadın profili radikal feministlere göre ele alınırsa; Radikal Feminizm, kadına baskı uygulayan toplumların ataerkil yapıya sahip olduğunu ve bu yapının yok edilmesi görüşüne sahiptir. Radikal feministler her ne kadar da başka anlayışlardan yararlanarak kadının özgürleşmesini istemişse de kendi düşüncelerine göre bir anlayış bulamamışlardır. Bu yüzden kendi anlayışlarını ele alarak kadının baskı altında olmasının sebebinin biyolojik olarak düşündükleri için özgürleşmenin biyolojik devrim de yattığı düşüncesi vardır. Radikal Feministler bu anlamda devleti ataerkil yapı olarak ele alırlar. Devletin erkeğe daha fazla ayrıcalık tanıdığını, hatta erkek iktidarının bir kurumu olduğunu düşünür. Devleti kadının boyun eğdirilmesinin kamusal alandan özel alana hapsedilmesinin bir vasıtası olarak görürler. Tabi bu Birinci dalga feminizm görüşüne göre yazılmıştır. 2013'te başlayan ve internet araçlarının kullanımına odaklanarak kadınların güçlendirilmesine odaklanan feminizm aşaması olan Dördüncü dalga feminizmine göre yazmayı bir tarafa bırakıyorum.
Bu yazıda bir sonuç aramayın lütfen. Sadece şunu bilelim yeter. Hristiyan, Yahudi, Müslüman, Hindu ve aklınıza hangi dini yönetim şekli veya siyasal ideoloji olursa olsun Kadının konumlandırılması kadına sorularak yapılmalı. Batı Devletleri olsun veya Doğu Devletleri olsun Kadının sadece feminizmde veya diğer ideolojilerde olmadığını aslında bütün inanç ve sistemlerde Kadının da yeri olabileceğini sesini çıkarabileceği devlet işlerinde yer alabileceğini görmek mümkün. Din, Devlet, özel ve Kamu, hangi alanda olursa olsun adalet sağlanması ve işin ehline verilmesi çok mühim. Bu şimdimizi ve geleceğimi güzel kılacaktır.
Kaynak
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.