Kainatın Realitesi
Dünya gündeminde konuşulan tek şey sistemin değişmesi oysa sistem dünya var olduğundan beri sadece ilerleyen teknoloji ile değişime uğrar. İnsan zihninin değişmesi çok nadir bir görüş. Birçok kolla ayrımı ile insanlar kendi aralarında ayrılılar aslında.
Sistem oysa kâinatta muazzam şekilde, öncelerinde yazıldığı gibi işleniyor, çalışıyor ve olması gerekenleri veriyor.
Okumayan her bir birey tarihini, coğrafyasından tutun ilmi ve bilimin kurallarının manifestosunu yaşamadan uzak kaldığı sürece insanlar hep bir arayış kurtuluş içinde olacak. Oysa insanın aradığı tek bir şey vardır, o da kendini bulma noktası ve bunun farkında olmadıkları için hep bir kurtarma hep bir şeylerin değişme isteği, insanların kavramında kulluk bilinci maalesef ki yok. Hakikat ve gerçek arasında şu var ki; gerçek, dünya üzerine kurulmuş maddiyat ve maneviyatı azaltan, hakikat ise sonsuz ışığın olduğu yeri kabul edip maneviyatı önemseyip maddiyatı paylaşım ya da yettiği kadarı ile biçimlenmiş bir olgu türüdür.
İnsanlar, ah insanlar! Bilinmezliğin içinde kaybolan insanlar.
Evet kaybolan insanlar, bilinmeze yürüyen ve ulaşmakta zorluk çeken insanlar. Daha dünya yüzünde kendini dört dörtlük bulabilmiş insan yoktur. Bulanda nadirdir. İnsanoğlu doğduğu andan itibaren hep bir yoldaşı izler kendi ruh dünyasına uyan yoldaşı bulduğu zaman onun yolundan gider. Ama hala bir çıkış bulamamıştır. Neden, niçin, ben kimim bu dünyanın eksininde hangi bir zerreden oluştum. Sahiden yaratan var mı? Yoksa evrene ait bir elementten ibaret miyiz? Bu kadar kötülük kol gezerken yaratanın gücüne nasıl inanayım. Yoksa sahiden sabırla örülmüş ve yolu sonsuzluk olan yere gitmek için imtihan içinde miyiz? Bu ve bunun gibi düşüncelerin arasında insan kendini bulma keşfindeyken toplumun her bir bireyi kendi yolunu aramaktadır aslında. Kendi düşüncelerine uyan kişiler birbirlerini bulunca kendi eksenlerinde örgütlenirler ve bu örgütlenmeden asla ayrılmak istemezler. Çünkü aradıkları sevgi, saygı, anlayış, düşünce birliği onları bir nebze de olsa tatmin eder. Bazı insanlar ise onlar sadece yalnızlığı seçer. Bu yalnızlığı seçenler aralarında bölünür. Kimi dost zannettiklerinden yediği darbeler, kimi aile ve çevre baskısı ve anlaşılmamak, kimisi de toplumun ezilmişliğine karşı sesini çıkartamayanlar. İşte bu sonuncusuna uyan yapıdaki insanların yüzde 80’i sanatçıdır. Sanatlarıyla, susan dillerini konuştururlar. Egoları yoktur o yüzden sanatlarına hiçbir zaman ticari olarak görmez ve her sanatında kusur bulur. Ruh veya başka inançlara göre insanlar diyelim, aslında insan her zaman kayıptır ve bu yolda ölene kadar birçok olguyu, kendiyle mücadele etmeye başlar.
Nilüfer Albayrak