MUSTAFA KATIRCI

Tarih: 27.08.2023 18:34

HAYATTAN KESİTLER

Facebook Twitter Linked-in

Hayattan kesitler 

Zaman dedikleri çabuk geçiyor kimisi yol alıp gidiyor kimisi hala aynı teranede. Oysa bir o yana, bir bu yana savruluyor insan dedikleri.

Bugünkü konumuz yerine konulamayacak olan değerler. İş konusunda olsun ya da hayatın herhangi bir tezahüründe, insanların yeri değişmez. Bu çok önemli bir şey değilmiş gibi gelebilir bazılarınıza. Ama hayatın gerçekleri denilen bir olgu her daim karşısına çıkar ve onu kendi içinde dahi olsa yine kendisini sorgulamasına neden olur. Kendimden örnekle verebilirim bu hikâyenin özetini. Yaklaşık üç buçuk yıla yakın çalıştığım firmadan bir hafta önce istifa ederek başka bir işte çalışmaya başladım. Ne var bunda peki?

Aslınsa olan şey benim yerime işe alınacak olan kişinin, benim kadar cefakâr olmasını beklemek mi, ya da aman şu kişi gider bu kişi gelir denilerek sirkülasyonun sağlanmasına önayak olabilmek mi? Ya da kendi açımdan bakıldığında benim yerine geçmek için işe alındığım şahsın nezdinde benden de onun gibi işe aynı şekilde yaklaşabilmek mi?

Kafanız karıştı dimi?

Bu yüzden yazdım ya kimse kimsenin yerini dolduramaz bu yadsıyamaz bir gerçek. Çünkü insanlar farklılıklar barından bir ruh hali ile yaşarken etrafına o derece yardımcı olabilirler. Bu insan nezdinde psikolojik ve ağır bir yük olarak kalabilir ve sonuçları ağır olabilir. Allah herkese bu bağlamda hayırlı olanı nasip ve müyesser eylesin.

Şunu hatırlatmakta yarar var! 

Evet biri gelir biri gider şiarı ile işin işleyişini aksatmamak adına yapılan bazı hatalar ise eninde sonunda bazı şirketlerin ve özellikle işe aldıkları şahısların başına ki genelde şahıslar bundan daha çok etkilenir sıkıntılı sonuçlar doğurabilir. İnsanları bazı noktalarda sınava tabi tutmak ya da onların üzerindeki baskıyı psikolojik olarak arttırmakta doğru değildir. İnsanlara yapabileceklerinden fazlasını beklemek ve çıkar çatışması da çabası hale gelir. Buda yapılacak işe işçi denilenin bana ne hak veriyormuş ki bende fazlasını yapayım gibi sonuçları doğurabiliyor haliyle.

Gelelim hikâyemize 

Bir gün Hz. Ömer’e, esnaf ve yanındaki yamak çıkagelir 

“Ya Ömer, bu yamaktan şikayetçiyim benden paramı çalıyormuş yıllardır.”

Hz. Ömer hışımla ayağa kalkmış yamağa dönerek “Doğrumu bu ey gafil nasıl yaparsın böyle bir şey” diye bağırır. Yamak boynu bükük ve derki; “Ya Ömer doğru ama patronum bana hak ettiğim dirhemi vermedi hiçbir zaman bende başka bir yerden çalmak yerine kendisinden hakkım olanı aldım sadece.”

Hz. Ömer kararını vererek derhal esnafın elinin kesilmesine hüküm verir.

Herkes şoka girer ve cevaben derki;

“Şayet işçisinin hakkını alnının teri kurumadan verseydin ve hakkı olanı vermiş olsaydın böyle olmayacaktı.”

 

Kıssadan hisse işte anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.

 

Saygılarımla.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —