Nilüfer ALBAYRAK

Tarih: 14.08.2024 14:59

Hani İnsan, Hani Mâna

Facebook Twitter Linked-in

Merhaba sevgili okuyucularım.

Bu yazımda size biraz sitemli gelecek olan cümleler kullanacağımdan eminim. İçinde bulunduğumuz dünya maalesef bizi zaman zaman insanlıktan çıkartıp yok ediyor.

Tarih boyunca büyükler hep halkı ezmekle ve kafalarını karıştırtmakla meşgul. Tarihten bu yana gelişen yenilikler, insanların kalite standartlarını da düşürüyor. Oysa insan “mâna” dır. Toplumlar her daim ikiye bölünmüştür. Özleikle din insanları toplumun en zayıf yanlarını bilip onlar üzerinden çokça prim yapmışlardı. Oysa insan “zihin” demek değimlidir.

Biz insanlar bende dahil olmak üzere bize inşası en büyük olan zihin ve kalp unsuru veren, yaratan sayesinde düşünen hayvanlar olarak bize nakş edilmiştir. Toplum gerekçeleri ise örf adet ya da en kısa deyimiyle ele âlem ne der, bize içten kapitalizmi yüklüyorlar. Bizim kodlarımızla oynuyorlar. Sonra bir bakıyoruz olmak istediğimiz yerde değiliz.

Size şöylece birkaç örnek vereyim;

1.Din adı altında her türlü tasavvufu ve manidar cümleleri kullanan, her yere tepki gösteren kişiler özelikle sadece kendi düşüncelerine sahip olmadıkları için kâti zanda bulunabiliyorlar.

2.Kişi ya da kişiler kendini gösterme çabası içine girince, toplum içinde mütevazilikten daha çok egolarını ön plana sunuyorlar.

3. Kültürlü olmayı kılık kıyafetle, ya da zenginleşmiş sofralarla anlayış içinde olanlar, açlığın halkasını bilmiyorlar.

4.Sadece birkaç şey öğrendiğini ya da birkaç kitap okuyup kendini bilgili zannedip insanda kusur arayıp kişiyi ötekileştirmeye çalışanlar.

5.Zayıf halkaları bulup kendi zayıflıklarını örtenler.

Yani bunları sıralasak çok uzayacak yazı ve malum Türk halkı okumayı değil duymaya meyilli.

 

Asıl mesele mânayı bulmak, maddiden uzaklaşıp maddeye yürümek. Neden varız? Neden yaşıyoruz? Neden doğduk? Amaç nedir? Kimin için geldik? Kime ne faydamız olacak? Biz kimiz? Peki bu yaşananlar neden? Neden doğa ve hayvanlar bizim yüzümden bertaraf oluyor? Yahu biz kimiz? Bu soruların içinde olanlar, gayreti mahlukat olan arzı alemin kelamını çok iyi anlar.

Kişi her daim kendine doğar. Önce yaratanı sever, sevdiği için her şeyi yaratana niyaz eder, insanı hor görmez bu yüzden zulümlere bakarken rabbim zaten her şeyi önceden yazmıştır. Bize düşen burada kendimizi düzeltmek, belki bu bize bir uyarı, Hâşâ biz kimiz ki rabbimizin kaderi, yolu, kazayı belayı çizdiği yolu değiştirelim. Biz önce kendimizi değiştirelim. Kalbimizin ya da akılımızın içinde gezen o ince, kimine göre 29 gr. kimine göre 45 gr. ne fark eder ki o ruhun madde de neler olduğunu bilip bizim içimizi cız ettirmiyor mu?

Sizinle aynı düşüncede değil diye attığınız iftiralar, herkes sizi sevsin diye başkalarını yaftalamak, bu ibadet sadece namaz niyaz, oruç, haç ’tan ibaret mi sandınız. Asıl ibadet yüreğin güzelliğidir, yaratılanı yaratandan ötürü sevmektir. İmanın şartlarından biri nedir; kaza ve kadere inanmaktır. Peki bu bela, şer olan şeylerde aslında bir nebze hakikati neden görememekteyiz.

Çabalamamız gereken mâna'yı bulmak zor değil. Her insan bir manadır. Maddiyat dediğiniz şey aslında değimlidir mülk olan Allaha ait. Biz neyiz ki bize ikram edilenle övünelim, sahiplenip paylaşmayalım.

Vallahi yazacak çok şey var ama değdim gibi okumakta olan zayıf bir ülkeye ancak bu kadar kısa dokundurmak istedim.

Ha bu arada benim de sizden farkım yok bileseniz. Çünkü insan en zayıf halkaya sahiptir o da nefistir.

Kolaylıklar diliyorum size… Saygılar 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —