GÖRMEK Mİ DUYMAK MI? ASIL MESELE BU
Merhaba sevgili okuyucularım. Bu yazımda size geçtiğimiz günlerde Gayrettepe metrosundan geçerken DİYALOG MÜZESİ diye bir mekâna rast gelmiş olmam. Cafe diye girdiğim mekânda asıl hedefin başka bir yol olduğunu öğrenince programa katılmak istedim.
Evet, şimdi merakınızı duyabiliyorum ya da ne yazacak diye merakla bakıyorsunuz. Merakınızı gidereyim. DİYALOG MÜZESİ işitme ve görme engelliler için açılmış bir mekân. Mekânda görme ve işitme engellilerin içsel dünyalarında yaşadıklarını anlatan odalar mevcut.
Gerçek hayatta onların yaşadıklarını bizlere gösterebilmek ve farkındalığı artırmak için yapılan bu gayretli ve muhteşem ambiyansa bende katıldım.
Görme engeli turuna katılmak istedim ve işlemeleri yaptıktan sonra bir saatlik tura başladık.
Girişte elimize beyaz baston verdiler ve etraf çok karanlıktı. Duvarları tutarak ilerlerken bize Engin Bey eşlik etti. Turumuzun rehberliğini yapan Engin Bey görme engellidir. Bizi yönlendiren Engin Bey, mekânı ne kadar çok iyi ezberlediğini fark ettim bunu yazmadan duramam. Sonuna kadar bize hem esprileri ile eşlik eden hem düşüncelerimizi sorarak motive etmesi de şaheserdi.
Turun bende yarattığı etkilere gelecek olursak, öncelikle ilk girişte korktum bir yere takılırım düşme korkusu yaşarım diye. Sonra adımlar yavaş yavaş hızlandı. Ardından duvarların güvenli dokunuşları ve etrafımdaki seslerde bana rehber oldu. Parkın içinden geçtik. Su sesi, kuşların sesi ve sanki ağaç hışırtıları vardı. Tramvaya bindik yolculuk yaptık. İstiklal caddesini gezdik, kalabalığın sesini duyduk, sonra vapura bindik martılar bize eşlik etti. Sinemaya gidip seslendirmeyi betimlemeli dinledik. Filmi hayalimizde canlandırabildik. Sonra kafeye gittik. İçeceklerimizi aldık paramızı dokunuşlarımızla tanımaya çalıştık. En ilginci ise bir süre sonra ortama ayak uydurmuş olmak.
Bende bıraktığı izlenim ise kalabalıkta etraftaki seslere güvenerek herkesin kötü olmayacağını ve yardıma ihtiyaç duyduğumuz zaman yanımızda birinin olabileceğini hissetmek. Diğer taraftan yalnız bir sokakta acaba başıma ne gelirdi? Bu beni tedirgin etti. İşte asıl mesele bu, duyarsızlık burada başlıyor. Kişilerin bakışları geldi birden gözümün önüne. Malum insanlar kendilerinden farklı kişilere gözaltına alırlar. Asıl farkındalık kalbimizde hissedebileceğimiz insan olabilme duygusu değil mi? Bizimde başımıza gelebilir mi, acaba bizi de gözaltına alsalar biz ne hissederdik?
Sonrasında aslında görmekten çok bakabilmenin heyecanı sardı dört bir tarafımı. Sahiden bakmak mı, görmek mi dedim. Yüreğimizle görmediğimiz sürece bakabileceğimiz bir dünya olmadığını fark etmek. Ne korkunç bir olgu, tabularımızı yıkmadığımız sürece her zaman kör ya da sağır olabiliriz.
Bir romanımda şunu ifade etmiştim; “İnsan, insanca yaşamayı öğrendiği zaman olgunlaşır. Renkler, çiçekler, gece gündüz ve mekânlar değil, merhametten başka şey değil insanı insan yapan.”
İstanbul DİYALOG MÜZESİ’NE yolunuz düşerse es geçmeyin sizde uğrayın. Soyutlanmış bir dünyanın içinde sizde insan olarak dünyaya gelmenin ve şükretme fırsatını bulup insanca yaşamayı düşüneceksiniz. Bundan eminim.
Bir dahaki turum işitme engelli platformu olacaktır.
Sağlıcakla kalın ve yüreğiniz engelli olmasın.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.