DOĞRULARI YAZMAYALIM MI?
Sözlerimin doğruluğundan korkanlar beni eleştirmekten vazgeçmeyeceğini bilerek bu haftaki köşe yazımı yazıyorum.
Dostoyevski’nin şöyle bir sözünü okumuştum:
Düşmanların mı var? Ne hoş. Bu hayatta bazı konularda karakterli bir duruş sergilemişsin demektir.
Söylediklerimi anlayamayan, sözlerimin korkunç hakikatliğini taşıyamayan insanlar, bana karşı saldırıya geçmeleri onların güçsüz ve hafifliklerindendir. Güçlü bir kişiliği olan insan, doğrulardan hiçbir zaman rahatsız olmaz. Doğru olduğunu bildiğim şeyleri söyleyebilme cesaretim var. Fakat doğruları duymaya cesareti olmayanlar tarafından çok kez linç edildiğimi de söylemeliyim. Doğruları konuşamadığımız bir hale geldik. Daha önce çok kez söylemiştim: Toplumun bir kısmındaki çoklu bilirkişilik bozukluğu ve kendini ‘sözde’ entelektüel sınıfına sokmaya çalışanların toplumu ötekileştirme çabaları…
Sosyal medya hayatımızın merkezine konulduğundan beri toplumda garip bir ‘olmamışlık’ var. Gerçekte sağlam bir kimliğe sahip olmayı bilemeyenlerin, kimlik bulma sarhoşluğu ile çok garip bir varoluşa şahitlik ediyoruz. Olgunlaşmamış armudu yer misali, her naneyi yiyenlerin sosyal medyayı kirletmesinden fazlasıyla usanç geldi. Sanırım bu kirliliğin en başında Tik Tok uygulaması geliyor olmalı ki Çinli yetkililer: Biz de Türkiye’de olan bitenlerden şaşkınız- açıklaması yapmış. Peki, sadece Türkiye’de mi bu kirlilik? Dünyada sosyal medya aracılığı ile sadece insanlar değil, ülkelere siyasi ve sosyal darbeleri yine bu medya içerikleri üzerinden yaptılar. Sosyal medyanın elbette iyi yanları var. Sosyal medyayı kullanmaya başladığımdan beri benim amacıma hizmet eden uygulamaları ben de kullanıyorum. Şahsi tercihim ilk sırada İnstagram ve Linkedin.
Fakat birkaç gün önce Linkedin platformu ile ilgili şöyle bir şey söylediler:
-Neden Linkedin kullanıyorsun orası çok daha iyi bir platform değil çok güvenme!
Bir şeyin kuruluş amacı, amacından saparsa buna ‘Ahlaksız insanların kendi amaçları uğruna girdikleri ortamı bozması’ denir.
Görüyorum ki bazı insanlar her girdikleri ortamı bozuyorlar. Bazı insanlar sosyal platformlarla uyum sorunu yaşıyor ve bunun ceremesini düzgün insanlar çekiyor. Öyle ya! Ben senin bozuk ahlakına uğraşmak zorunda değilim.
Bir kez daha yazmak istiyorum: Yaşadığın coğrafyada eğitimli ahlaksız ile eğitimsiz ahlaksız bir aradaysa, tehlikelidir. İki ahlaksızın bir arada olduğu bir yerde, ahlaklı olmak büyük erdemdir. Oysa ahlak: Aileden öğrenilip, okulda tamamlanan bir öğreti olmalıydı. Ya öğretilenler eksik kaldı ya öğrenilen yanlış anlaşıldı. Belli ki bir yerde kaydırma yapılmış. Şimdi gel de topla bu milleti.
Hz. Ali (R.A) sözünü hatırlatmakta fayda var:
"Ahlakın, ahlaksızların elinde oyuncak olduğu bir toplumdan hayır bekleme."
Son olarak...
Kendini aydın sınıfına sokanlar ile gerçek aydınların arasındaki koskocaman fark gibi, benim de bazı insanlarla aramda kocaman bir uçurum var. İşte bunu bana düşündürdüklerinde -Ben buraların insanın değilim, oraların insanıyım- diyorum kendime. Orada bir köy var uzakta gitmesem de kalmasam da o köy benim köyüm. O köy benim memleketim, toprağım, özüm, köklerim.
Her şeyden önce ben bir insanım. Sonra Türküm.
Doğru, dürüst ve iyi insan olmak ilkem ile tüm okurlarıma saygı ve sevgilerimle.